Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir televizyon programında ekonomi gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
"EN TEMEL AMAÇ ENFLASYONLA MÜCADELE"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, ekonomi programının en temel amacının enflasyonla mücadele olduğunu, orada da ciddi bir düşüş trendine girildiğini, sadece son 3 ayda enflasyonda 23,5 puanlık bir düşüş söz konusu olduğunu kaydetti. Henüz arzu edilen yerde olunmadığını belirten Yılmaz, artık yönün aşağıya doğru olduğunu dile getirdi.
Yılmaz, maliye politikalarında disiplini hiçbir şekilde elden bırakmadıklarını, bir taraftan tasarruf, bir taraftan verimlilik, bir taraftan da gelirleri artırıcı tedbirlerle maliye politikalarında güçlü bir duruş sergilediklerini söyledi.
Kamudaki tasarrufu ciddiyetle takip ettiklerini anlatan Yılmaz, verimliliğin de önemli olduğunu, bu konuda da ciddi tedbirler aldıklarını vurguladı.
"30 MİLYONDAN FAZLA YOLCU, 30 MİLYON TON YÜK TAŞIYACAK"
Yılmaz, İstanbul'daki Yavuz Sultan Selim Köprüsü üzerinden geçmesi planlanan Kuzey Demiryolu projesiyle ilgili, şunları söyledi:
"Gelecek yıl içinde ihaleye çıkılacak diye biliyorum. 30 milyondan fazla yolcu, 30 milyon ton yük taşıyacak. Bir taraftan Marmara'da ring gibi demiryolu hattı oluşturacak, bir taraftan da hem Avrupa'yla, hem de Orta Doğu, Kafkaslar gibi bölgelerle uluslararası bir network oluşturacak bir bağlantıdan bahsediyoruz. Zengezur Koridoruyla, Orta Koridorla da bütünleşecek. Kalkınma Yolu dediğimiz, Irak'ı baştan başa geçip Basra Körfezi'ne inecek yolla da bütünleşen, uluslararası networkle de bütünleşen bir yol. Çok stratejik bir proje. Hazırlıklarını Ulaştırma Bakanlığımız hızlı bir şekilde gerçekleştiriyor."
"BİR SÜRE SONRA TÜRKİYE'NİN NÜFUSU DÜŞMEYE BAŞLAYACAK BUNU GÖRÜYORUZ"
Çiftçiye mazot ve gübre desteği verilmeyeceğine dair dezenformasyon yapıldığını kaydeden Yılmaz, iddiaların doğru olmadığını, tarımı stratejik bir sektör olarak gördüklerini, bugüne kadar çiftçinin nasıl yanında oldularsa, bundan sonrada olmaya devam edeceklerini, bunu daha planlı bir şekilde devam ettireceklerini belirtti.
Yılmaz, gençlerin tarımla daha fazla ilgilenmesi gerektiğini ifade ederek, özellikle genç ve kadın çiftçilere pozitif ayrımcılık yaptıklarını kaydetti.
"Türkiye'deki demografik değişimin, yaşlanmanın ciddi bir risk aşamasına geldiğini düşünüyor musunuz?" sorusunu Yılmaz, "Maalesef yaşlanıyoruz. Şu anda doğurganlık hızımız yüzde 1,5. Fransa'nın bile altındayız. Burada kritik eşik 2,1'dir. 2,1'in altına düştüğü zaman ülke, bir süre sonra nüfusu azalacak demektir. Türkiye maalesef o kritik noktanın oldukça aşağısında." diye cevapladı.
Doğurganlık hızının düşmesine ilişkin yaptıkları çalışmaları anlatan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Sayın Cumhurbaşkanı'mız bu konuda yeni bir kurul oluşturma talimatı verdi. Muhtemelen benim başkanlığımda, ilgili bütün bakanlarımızın olduğu yeni bir kurul yapısı oluşturacağız. Demografi konularında çok daha güçlü politikalar hayata geçireceğiz. Bizim en büyük gücümüz insanımız, genç nüfusumuz, dinamik nüfusumuz ama bunu giderek kaybediyoruz. Bunun farkında olmamız lazım. Buna dönük güçlü politikaları hayata geçirmemiz lazım. Cumhurbaşkanımız boşuna 'üç çocuk' demedi yıllarca. Bu gerçeklikle şimdi yüz yüzeyiz. Bunu görmemiz lazım. Bu gerçekten en temel meselelerden bir tanesi ve çok boyutlu politikalarla yaklaşmak durumundayız buraya. Bir süre sonra Türkiye'nin nüfusu düşmeye başlayacak bunu görüyoruz. Yaş ortalamamız şu anda 33'lere geldi. Ciddi anlamda yükseldi."
"15 BİN DOLAR KİŞİ BAŞINA GELİRİ AŞACAĞIZ"
Sanayide küresel ölçekte yeniden yerleşim düzeni oluştuğunun altını çizen Yılmaz, Türkiye'nin bundan faydalanabileceğini, 3 kıtanın ortasında lojistik avantajları olan, genç, girişimci ve çalışkan bir nüfuslu ülke olduklarını ifade etti.
Dünyanın birçok bölgesinde savaş, çatışma, huzursuzluklar varken Türkiye'nin, huzurunu ve siyasi istikrarını koruyan bir ülke olduğuna dikkati çeken YIlmaz, "Bu yatırımcılar açısından avantaj. Bölgede yaşanan savaş ve siyasi gelişmelere bakıldığında Türkiye 'huzur adası' gibi." diye konuştu.
Yılmaz, Türkiye'nin son 20 yılda 268 milyar dolar doğrudan yatırım aldığını, önümüzdeki dönemde de bunun hızlanmasını beklediklerini söyledi.
Son yıllarda Türkiye'nin küresel yatırımların yüzde 1'ini alır hale geldiğini, hedeflerinin ise bunu yüzde 1,5'a çıkarmak olduğunu belirten Yılmaz, "Dünyada da bu anlamda olumlu bir hava görüyoruz. Özellikle bu faizlerin düşmesi, dünya merkez bankaları, FED'in kararı, Avrupa Merkez Bankasının girdiği eğilim, küresel likiditenin de arttığı bir döneme giriyoruz." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin en büyük pazarı olan Avrupa Birliği, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde ihracat oranlarının nispi olarak artmasını beklediklerini kaydeden Yılmaz, 2025 yılında Türkiye'nin daha olumlu bir ortama gittiğini vurguladı.
Önümüzdeki dönemde doğrudan yatırımlarda ciddi bir artış yaşanacağını dile getiren Yılmaz, "Bu yılın ilk 6-7 ayında 6 milyar doları bulduk. Yıl sonunda 10 milyar doları rahatlıkla aşarız ama ondan sonraki süreçlerde daha da artırmak istiyoruz. Yeni bir strateji yayınladık. Doğrudan yatırımlar stratejisi. Bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla. Burada bir taraftan yüzde 1'den 1,5'a çıkaralım diyoruz. Diğer taraftan da gelen yatırımların niteliğini de artıralım diyoruz." diye konuştu.
Türkiye'nin bir lig atlaması konusunda iddiaları olduğunu, son 20 yılda ülkenin alt orta gelir grubundan üst orta gelir grubuna terfi ettiğini söyleyen Yılmaz, "Bu sene 1,3 trilyon dolarlık bir ekonomimiz olacak. 15 bin dolar kişi başına geliri de aşacağız bu sene." diye konuştu.
Yılmaz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın BM'de yaptığı Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan ile görüşmesinin bölge barışı açısından önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, komşu ülkeler olarak bir araya gelindiğinde konuşarak ortak bir menfaatte buluşacaklarını kaydetti.
"TÜRKİYE HAKİKATEN BURADA KİLİT KONUMDA"
BRICS konusunda Türkiye'ye üyelik kararı çıkıp çıkmayacağına ilişkin soruya Yılmaz, "Bilmiyorum, göreceğiz ama Türkiye hakikaten burada kilit bir konumda, onun altını çizmek isterim. Bu da herkesin lehine. Kimsenin aleyhine değil. Barışı isteyen, diplomasiyi isteyen, diyalogdan yana olan hiç kimsenin Türkiye'nin bu açık kanallarından şikayetçi olmaması lazım." dedi.
"HEM SİYASİ HEM POLİTİKALAR ANLAMINDA ÖNGÖRÜLEBİLİRLİĞİN GÜÇLENDİĞİ BİR DÖNEMDEYİZ"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Türkiye öngörülebilirlik konusunda nerede?" sorusu üzerine, hukukun üstünlüğünün sadece demokrasi ve insan hakları için değil, ekonomi için de çok önemli olduğunu vurgulayarak, yargı reformu stratejisi, eğitimde fırsat eşitliği ve başka inisiyatiflerle adaleti güçlendirmeye devam edeceklerini dile getirdi.
Belirsizliğin ekonominin ve yatırımların düşmanı olduğuna dikkati çeken Yılmaz, şunları söyledi:
"Belirsizlik ne kadar fazla olursa insanlar o kadar atalete sürüklenirler. Siyasi istikrarınız, politika istikrarınız varsa öngörülebilirlik artar. Bu da yatırım ortamını iyileştirir. Güven ve istikrar ortamında daha fazla yatırım olur. Türkiye'de şu anda güçlü bir Cumhurbaşkanlığımız, liderliğimiz, Meclis'imizde güçlü bir Cumhur İttifakı var. Dolayısıyla siyasi istikrarımız var, belirsizlik yok. Politika belirsizliklerini de Orta Vadeli Program'la ortadan kaldırdık. Hem siyasi anlamda hem politikalar anlamında öngörülebilirliğin güçlendiği bir dönemdeyiz. Bu şekilde de yatırım ortamına ciddi katkı sunduğumuza inanıyorum. Ama adalet sisteminde daha yapmamız gerekenler var. Adalet Bakanlığımızın üzerinde çalıştığı konular var."
"SPEKÜLATİF BİR HADİSE YOKSA KURUN FİYATINI ESAS OLARAK PİYASA BELİRLER"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, kurun baskılandığı iddiasının ve enflasyonla mücadelenin sonuç vereceği tarih öngörüsünün sorulması üzerine, Türkiye'nin 2000'lerin başından beri serbest dalgalı kur rejimi uyguladığını, piyasanın döviz arzıyla belirlendiğini, döviz bollaşınca fiyatın düştüğünü, kıt hale gelince yükseldiğini söyledi.
Merkez Bankasının kanuni bir görevi olduğunu belirten Yılmaz, "Manipülatif, spekülatif bir takım hadiseler gördüğü zaman buralara elbette müdahale eder. Bugüne kadar etti, bundan sonra da etmesi kanunen zaten vazifesi. Spekülatif bir hadise yoksa kurun fiyatını esas olarak piyasa belirler. Dolayısıyla bu anlamda bir müdahaleciliğimiz söz konusu değil." dedi.
"TEK HANELİ ENFLASYON, TEK HANELİ FAİZ"
Yılmaz, FED'in faiz kararının Türkiye açısından etkisinin sorulması üzerine, şunları kaydetti:
"Olumlu tabii ki. Likiditeyi artırıyor. Merkez Bankamız bu konuda yetkili kurumumuz. Gidişata, verilere bakacaktır, beklentileri analiz edecektir, buna göre kararını verecektir ama bizim siyasi yaklaşımımız belli. Adım adım 2026'yı hedefliyoruz. Tek haneli enflasyon, tek haneli faiz. Rahatlama aslında belli kalemlerde şimdiden başladı. Gelecek yılın ortalarında daha ciddi bir şekilde farklı bir ortam olacağına inanıyorum. 2026'da artık kalıcı fiyat istikrarı dönemi ama gelecek yıl bu zamanlar enflasyondan bugünkü kadar bahsetmeyeceğiz. Tek hanelere düşene kadar mücadelemizi de sürdürmeye devam edeceğiz."