Küresel danışmanlık şirketi SYSTEMIQ tarafından hazırlanan "Paris Etkisi: İklim Anlaşması Küresel Ekonomiyi Nasıl Yeniden Şekillendiriyor" başlıklı raporda, Paris İklim Anlaşması'nın 2015'te kabul edilmesinin ardından geçen 5 yılda ekonomik, sosyal ve politik eğilimlerdeki değişimin hızı analiz edildi.
Buna göre, sera gazı emisyonları ve küresel ısınma artmaya devam ederken, ekonomide düşük karbonlu yatırımlara geçiş hız kazandı. Güneş ve rüzgar enerjisinde düşen maliyetler bu kaynakları fosil yakıtlardan daha iyi seçenekler haline getirdi.
Aynı zamanda elektrikli araç teknolojilerinin gelişim hızı tahminlerin ötesine geçti. Bu kapsamda, 2030'a kadar emisyonların yüzde 70'inden sorumlu kara yolu taşımacılığı, ısıtma ve tarım dahil olmak üzere birçok sektör rekabetçi ve düşük karbonlu çözümlere yatırım yapacak.
"NET SIFIR EMİSYON" KAVRAMI KÖKTEN DEĞİŞTİ
İlk olarak Birleşmiş Milletler'de dile getirilen "net sıfır emisyon" kavramı Paris İklim Anlaşması'nın ardından ülkelerin daha hızlı politika ve yasa belirlemesiyle kökten değişime uğradı.
Küresel ekonomik büyüklüğün yüzde 50'sinden fazlasını oluşturan çeşitli ülke, şehir ve şirketlerin net sıfır emisyon hedefleri bulunurken, hali hazırda 121 ülke net sıfır emisyon hedefi için planlama ve uygulama çalışmaları yürütüyor.
Değeri 12,5 trilyon doları bulan 1500'ün üzerinde şirketin net sıfır emisyon hedefi bulunuyor. Toplam 1,5 trilyon değerinde varlık sahibi kurum, portföylerini küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlama hedefine uygun kılmayı amaçlıyor. Dünyada 200 elektrikli uçak şu anda geliştirme aşamasında bulunurken, bu uçakların 2020'li yılların ortasında ticari uçuşlara başlayabileceği öngörülüyor.
Bu kapsamda, gelecek 10 yılda yeşil ekonomi dönüşümüne yapılacak yatırımlarla net 35 milyon istihdam yaratılması bekleniyor.
"YOĞUN KARBONLU ENDÜSTRİLER GERİDE KALIYOR"
SYSTEMIQ Kurucu Ortağı Jeremy Oppenheim, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede, Paris Anlaşması'nın iklim faaliyetleri için eşi görülmemiş ve birleştirici bir çerçeve oluşturduğunu belirterek, "2050 yanıltıcı derecede uzak görünebilir, fakat zaman düşündüğümüzden daha hızlı geçecek. Sıfır karbon emisyonlu teknolojiler ve iş modelleri, doğru politikalarla desteklendiği sürece 2030 yılına kadar birçok sektörde eski, yoğun karbonlu endüstrileri geride bırakabilir. Akıllı ülkeler, şirketler, yatırımcılar ve kentler, risk dengesinin değiştiğinin farkında. Bu nedenle yeni istihdam, sağlık ve değer yaratma olanaklarından yararlanarak rekabetin ilerisinde olmak istiyorlar." ifadelerini kullandı.
Grantham İklim Değişikliği ve Çevre Araştırma Enstitüsü Başkanı Nicholas Stern de iklim konusunda yetersiz eylemin büyük ve maliyetli iklim riskine yol açtığına dikkati çekerek şunları kaydetti:
"Paris Etkisi, ayrıca yetersiz eylemin, ekonomiler için önümüzdeki refah yaratma dalgasında geride kalma riski oluşturduğunu da açıkça ortaya koyuyor. Şimdiden hız kazanmaya başlayan bu dalga, önümüzdeki on yıl boyunca büyüme ve dönüşüm için baskın bir güç haline gelecek. Usta yatırımcılar ve politika belirleyiciler, önümüzdeki süreçte yalnızca net sıfır emisyonlu bir ekonomiyle sağlanabilecek fırsatları, istihdamı ve dayanıklılığı hedefleyecektir."